top of page

 

 

FETULLAH GÜLEN'İN ÖLÜMÜ SONRASI FETÖ TABANI NE YAPACAK

Fatih Abiş, 12 Kasım 2024

 

 

Fetullah Gülen’in 20 Ekim 2024’te ölümü ile beraber, Türkiye’nin en önemli tehdit kaynaklarından biri olan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) için de Türkiye için de yeni bir dönem başladı.

Aslında çeşitli tarihlerde yaşanan olaylar, yandaşları açısından örgütün yeniden değerlendirilmesine yol açmıştı.

Örneğin, 1971 yılında Fetullah Gülen’in Nurculuk Davası’ndan cezaevine girmesi konusu bunlardan biriydi. Anılanın İzmir Kestanepazarı’nda önce yamandığı, sonra hakimiyet kurduğu dernek yönetiminin zaten var olan tepkisini yükseltti ve sonuçta dernek ve cemaatiyle ilişkisini kesmek zorundan kalmasıyla sonuçlandı. Kendisi de daha sonra hemen hemen aynı isimde bir dernek kurdu ve tabanını yeni derneğe taşıdı.

Fetullah Gülen’in bir süre kaçak durumuna düştüğü 1980 Askeri Darbesi de örgütün tabanının kısmen aşındığı bir süreci beraberinde getirdi.

1990’lı yıllardan itibaren kurumsallaşmasını tamamlayan örgüt; yurt içindeki karma sektörel kuruluşlarının yanı sıra yurt dışına açılıp teşkil ettiği kurumlarda istihdam yaratmasıyla, devlete sızdırdığı adamlarıyla, sınav sorularını taraftarlarına vermesiyle, bazı devlet kurumlarını da arkasına almasıyla tabanını genişletme imkanını yaratabildi.

Zaman zaman aydınların gazete köşe yazılarında, kitaplarında, röportajlarında yüksek sesle ifşa ettiği Fetullahçı örgütlenme, 1999 yılına geldiğimizde (Fetullah Gülen nedense yurt dışına kaçtıktan sonra) ulusal televizyon kanalı ATV’de bir kez daha) ifşa edilince tabanın bir kısmı etkilenirken, nihayet devletin yargısı harekete geçebilmişti.

2000’li yılların başlarından itibaren değişen iktidarla birlikte örgüt inanamayacağı kadar büyük imkanlara hatta neredeyse iktidar gücüne kavuştu. Bu itibarla, kasası doldu taştı, yönetsel kudreti ve etki gücü arttı, tabanı da genişledi. Zamanla ordu ve yargı başta olmak üzere devlet kurumlarını dejenere eden ve zafiyete uğratan örgüt, iktidarın dikkatini çekse de oklarına hedef olmadı.

Ordu mensuplarına yönelik alçakça ama yok edici operasyonları, duyarlılığını kaybetmemiş bir kısım tabanı örgütten soğuttu ki günümüzde FETÖ uzmanı olarak beyanlarda bulunanların önemli kısmı bu virajı alanlardandır.

FETÖ 2012 yılında MİT Müsteşarı üzerinden siyasal iktidarı devirme şansını yokladıysa da bu konu tabanın ilgisini-tepkisini neredeyse hiç çekmedi.

Belki 17-25 Aralık 2013 Kumpas Operasyonları olarak adlandırılan girişimler, örgütün devleti yıpratma ve hükümeti devirme yönünde çok ses getirdiği için, bu dönemde de örgüt tabanında korku ve mahcubiyetle karışık bir duygu gelişti ve ağırlıklı olarak yurt içinde kısmi kopmalar yaşanmaya başladı.

2014 yılı itibarıyla dershanelerin kapatılması, örgüte vurulan en büyük darbe olmuş olsa gerek, örgüt ilk kez yüksek seslerle karşılık verdi. Zira insan kaynağı mecralarından birini ve sektörel maddi kaynaklarının büyük bir tanesini kaybetmiş oldu.

Artık örgüt psikolojik üstünlüğünü de kaybetmiş oldu ve tabanın bir kısmı daha kendisini geri çekti.

15 Temmuz 2016 sivil-askeri darbe girişimi ise daha büyük kitlelerin ve utanma duygusu olan taraftarlarının mecburi kopuşunu beraberinde getirdi. Daha önemlisi örgüte ve elebaşına karşı inanç ve güven kökten sarsılmıştı.

Zaman, örgütü aşındırmaya devam etti, işten atılanlar, cezaevine girenler, yurt dışına kaçanlarla birlikte örgütlü taban yurt içinde ciddi bir kayba uğradı. Yurt dışında ise maddiyat ve konumla doğru orantılı bir bağlılık kaldı.

Günümüze gelindiğinde, Fetullah Gülen’in ölümü sonrasında, örgütün de tabana yönelik hazırlıklı olmadığının anlaşıldığını belirtebiliriz.

Yönetilmeye ve liderin ağzından çıkanı yapmaya alışmış kadrolar, aralarındaki çekişmelerin de etkisiyle tabanı muhafaza edebilmekten uzak görünüyor.

Belli ki bu konu yönetim mekanizmaları ve etkili isimler arasında tartışılmakta.

Bu açıdan örgütün molla-abilerinden Ahmet Kurucan’ın 3 Kasım 2024 tarihli “Hizmetin Geleceği Kimin Ellerinde!” konulu videosundaki açıklamaları önemli görünüyor. (Bu açıdan videonun bu yazı hazırlanırken sadece 1929 görüntüleme almış olması da tabanın ve kamuoyunun ilgisizlik düzeyine işaret ediyor.).

Ahmet Kurucan özetle şunları söylüyor:

- FETÖ bağlantılı Paylaşılan Değerler İttifakı’nda (Alliance for Shared Values-AfSV) 2023 yılında “Hizmet” denilen örgütün güncel resmi tanımı açıklandı; “Hizmet Hareketi, barış içinde birlikte yaşama ve insanlığa hizmet etme ortak idealine matuf olarak, toplumsal sorumluluk ve hayırseverlik çerçevesinde, eğitim, diyalog ve insani yardım faaliyetlerini önceleyen, gönüllülüğü esas alan, barışçıl, dini, sosyal ve kültürel çeşitliliği kucaklayıcı, ilhamını İslami ve evrensel insani değerlerden alan bir sivil toplum hareketidir.”

- AfSV, “Hizmet” denilen örgütün değerlerini de açıkladı; “İnsana ve insan haklarına saygı, hukuka ve kanunlara saygı, barışçı ve müspet hareket, kadınların toplumsal rolünün güçlendirilmesi, etik ve ahlaki çerçevede hareket; çoğulculuk, farklılıklara ve kutsallara saygı, gönüllü katılımcılık ve fedakârlık, istişare ve ortak akıl, sivillik ve bağımsızlık, aktif vatandaşlık ve toplumsal katkı, çevrenin korunması, insana bütüncül bakış.”

- Sorulması gereken, “cemaat ne olacak değil ben ne olacağım” sorusudur. Dört yaklaşım çıkmaktadır. Birincisi, “Ben Fetullah Gülen’in sağlığında bu değerlere inanmış ve hayatımı ona göre şekillendirmiştim, öldüğünde de durduğum yeri kabul eder, elimi taşın altına sokar faaliyete devam ederim.”. İkincisi, değerlere inanıyorum ancak Fetullah Gülen öldüğü için yapıdan çıkıp ferdi olarak devam edeceğim ya da başka bir yapıya katılacak ve orada sürdüreceğim.”. Üçüncüsü, “Bu tür faaliyetlere inanıyorum ancak çok yoruldum köşeme çekileceğim.”. Dördüncüsü, “Fetullah Gülen öldüğü için artık ben bu değerlere inanmıyorum, bu değerleri temsil edemeyiz.”. Bunların toplamı “Hizmet”in geleceğini belirleyecek.

- “Hizmet”in ayrı, İslami yaklaşımın ayrı telakki edilmesi gerekir.

- Fetullah Gülen haricinde İslami rehber istemeyen de “Hizmet”e devam etmelidir. Zira bunun kapsamı eğitim, diyalog, insani yardım, rehberlik vs. faaliyetleridir.

- “Hizmet” bir gönüllüler hareketi ve bir değerler hareketi olarak devam ediyor.

- Değerler, projeler ve idari yapıya inananlar arasında, sistemde bazı yanlışlıklar olduğu, sistemin günümüzün şartlarına göre yeniden şekillenmesi gerektiği yönündeki eleştiriler kabul edilebilir. Eleştirilen konuları düzeltmek de o değerlere ve projelere inanan insanlara düşer.

- Mandela’ya atfen, “Ümitsizlik insanı öldürür.”, “Mücadele benim hayatımdır.” sözleri önemlidir. Kuran’a atfen, “Allah’ın rahmetinden ümidini kesen insanlar ancak ve ancak kafirlerdir.”, “Bizim yolumuzda mücadele edenlere biz çıkış yolları gösteririz.” şeklindeki ayetler yol göstericidir.

Ahmet Kurucan’ın beyanlarında, tabanı da yönetimi de hedef aldığı anlaşılıyor.

Tabana da yönetime de kapılar açıyor. İsteyene örgütten ayrılabilme, köşesine çekilebilme, bireysel devam edebilme, başka bir yapıya geçebilme seçeneklerinin hepsini sunuyor. Ancak, ümidin kesilmemesi ve mücadeleye devam edilmesi yönünde, örgütün klasik propaganda söylemi sürdürülüyor.

Örgütün yönetim sisteminin kurgulanması için, geniş müzakereler yapılıp değiştirilmesine çalışılacak gibi görünüyor.

Bu çerçeveden baktığımızda, FETÖ'nün, kutsiyet atfedilen liderin ölmesinin yol açacağı “lider karizmasından yoksunluk gerçeği” ile yüzleşeceği görülüyor. Bunun tabandan bir kopuşu getirmesi kaçınılmaz olmakla birlikte bir kısım örgüt mensuplarının aynı zamanda geçimlerini de sağladıkları sözde değerler ve projeler bağlamında örgütsel yapıda kalacağını değerlendirebiliriz.

Belirtilen sözde değerler ve projelere dahil olmayan kitlenin de yurt içinde gönül bağı kopan kitlenin yanı sıra yurt içinde gönül bağı kopanların da örgüt halkasından ayrılmaları, bunlardan bir bölümünün kopamayacakları yaşam anlayışı ve alışkanlıklarının da etkisiyle kendilerine yakın görecekleri cemaat, tarikat vs. yapılara yanaşması söz konusu olacaktır.

bottom of page