BASE (BAŞKENT ANKARA STRATEJİ ENSTİTÜSÜ)
ANALİZ-DOSYA / SİYASET BİLİMİ, Mayıs 2020
YAKIN SİYASİ TARİHİMİZ İÇİN BİR ANALİZ ÇALIŞMASI 4
(2002 – 2020)
AKP YERLEŞİK DÜZENE (!) GEÇİYOR
AKP iktidarının ikinci dönemi iktidar baskısının arttığı, fütursuz davranışların çoğaldığı, zenginlerin daha çok zengin edildiği, ülke ve belediyelerin kaynaklarının yandaşlara sorumsuzca aktarıldığı bir dönem oldu. Orduda, yargıda, emniyette, bürokraside iş ve ticaret hayatında, medyada başlatılmış ve yürütülmekte olan “partileştirme” süreci hız kazandı. Bütün bunları rahatlıkla yapıyor olabilmek için SİSTEM değişikliğine ihtiyaç vardı. AKP’nin istediği ve elde ettiği “sistem değişikliği” ülkenin daha rantabl yönetilmesine dair samimi kaygılardan mı kaynaklanmaktaydı, yoksa “sistem değişikliği”, yönetimde AKP’ye “dikensiz gül bahçesi” mi sağlamalıydı? İşte, otoriterleşme yolunda hızlı adımlar atılarak ilerlenirken bunun adının konması gerekliliği, ya da (kendilerine göre) mecburiyeti doğmuştu.
Hali yani mevcut durumu hukuka uydurmak gerekiyordu!...
DAHA AZ DEMOKRASİYİ OYLADIK!
Yavaş yavaş Meclis devre dışına çıkarılıyor, denge-denetim mekanizmaları muhtelif dokunuşlarlayok ediliyor; yargı, bürokrasi, emniyet hatta ordu Saray’a (daha o zaman Köşk) bağlı hale getiriliyor; kuvvetler ayrılığı, kuvvetlerin birliğine ve tek adam egemenliğine eviriliyordu. Yurtdışındaki yorumlara ve Türkiye’deki siyaset yorumcularına göre otokrasi yolunda otoriterleşme konusunda adımlar atılıyordu. Ancak, bu yürüyüşe bir hukukilik kazandırmak şarttı. İşte, Anayasa değişiklikleri, tek adam sistemine geçiş, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı tek kişi iradesinde toplama hususu hukuki hale getirilmeliydi. Bu noktada getirilen SİSTEM (Anayasa değişiklikleri ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi) bir oylamaya götürülmeliydi… %50, eşik-çıta olarak getirildi. Dünyada halkın oy vereceği, iradesine baş vurulan her demokratik hareket ve oylama, Magna Carta’dan beri daha çok demokrasi, daha çok katılım, daha adil temsil, adalet, hukukun üstünlüğü arayışları yönünden gerçekleştirilir. Yine dünyada ilk ve tek örnekle ve MHP desteğiyle daha az katılım, daha az demokrasi, daha az adalet, kuvvetlerin birliği, daha az hukuk gibi neticeler doğuracağı apaçık olan bir oylama ile SİSTEM değiştirildi. Demokrasinin, parlamenter sistemin, milli egemenliğin, halkın temsilinin, idarede katkısının/iradesinin temsilinin aleyhine olacak bir SİSTEM halka oylattırıldı. Halk, kendisi aleyhine oy kullanmış oldu. %50 aşıldığı gün, bence Türkiye için değil, bütün dünya siyaset ve hukuk tarihi açısından TERSİNE İŞLEYEN BİR MİLATTIR!...
Yurtdışından Türkiye siyasetini yorumlayan çevrelerin ve Türkiye’de de siyaset gözlemcilerinin iddia ettikleri gibi, otokrasiye geçiş, otoriterizm yolunda yürüme neticesi getirecek siyasette ve hukukta örneği olmayan bir SİSTEM halka oylattırılmıştır.
MUKTEDİR VİTES DEĞİŞTİRECEK
O gün bugündür iktidar eyleyenler ve o iktidarın TEK MUKTEDİRİ, bu muktedir etrafında şekillenen bir OLİGARŞİYİ daha da pekiştirmek telaşındadırlar.
Ancak, şu anda önlerinde bir AÇMAZ görünmektedir. Kendi getirdikleri, getirirken büyük iddialarla sundukları; oylaması sırasında adeta bu işe baş koydukları SİSTEM önlerinde ÇIKMAZ SOKAK olmuştur.
İktidarlar için ÇIKMAZ SOKAK görününce DARBE söylentileri, ERKEN SEÇİM dedikoduları çoğalır, piyasa bunlardan geçilmez… Ülkemiz bugün bunları yaşıyor.
Görünen odur ki, AKP iktidarı Anayasa değişiklikleri hakkındaki (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Cumhurbaşkanı seçimine dair) kendi sisteminden artık rahatsızdır. Bir tren yolu bahis konusu ise “ray değiştirme”, bir sürücülükse konu “vites değiştirme” şarttır, zamanı gelmiştir; gelmiştir de nasıl ve ne şekilde bir laf değiştirme ile konuyu izah edebileceklerdir?
Bu zor soruya cevap aramakta oldukları kesindir.
NETİCE
Netice 1. Gelinen noktada yadsınamaz hale gelen bir Türkiye gerçeği var.
-
AKP İKTİDARI BU SİSTEMİ (CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ) BÜYÜK BİR İDDİAYLA ORTAYA ATMIŞTIR. SİSTEMİN HUKUKİ GEÇERLİLİK KAZANMASI İÇİN VARLIĞINI ORTAYA KOYMUŞ; ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNE GİTMİŞ, SİSTEM VE SİSTEMİN GETİRDİĞİ CUMHURBAŞKANI %51 İLE KABUL GÖRMÜŞTÜR.
-
%51’İ AKP TEK BAŞINA DEĞİL, MHP İLE CUMHUR İTTİFAKI KURARAK ALMIŞTIR…
-
CUMHUR İTTİFAKININ YAPILACAK BİR SEÇİMDE %51 OYU BULMASI İMKANSIZDIR. (Babacan ve Davutoğlu’nun %10’u aşarak Meclis’e girebilmeleri mümkün görünmüyor ama %1-2-3-4’lerde alacakları oy bile Tayyip Bey’in %51’i bulamaması demektir.) Kaldı ki, anketler ve görünen her şey, AKP ve MHP müşterek oyunun (Cumhur İttifakı’nın devamı halinde) SİSTEMİ VE SİSTEMİN GETİRDİĞİ CUMHURBAŞKANINI AYAKTA TUTMAYA YETMEYECEĞİ yönündedir.
Netice 2. ÖYLE İSE CUMHURBAŞKANININ BU ŞEKİLDE SEÇİLMESİNİ SAĞLAYAN SİSTEM ARTIK AKP’NİN İŞİNE YARAMAYACAKTIR!...
2 X 2 = 4 GERÇEĞİ
Netice 3. CUMHURBAŞKANININ %51’LE SEÇİLEBİLECEĞİ MEVCUT SİSTEMİ; DOLAYISIYLA ANAYASAYI VE İLGİLİ KANUNLARI DEĞİŞTİRMEK ELZEMDİR!...
Netice 4. AKP’NİN AKLINDAN/GÖNLÜNDEN GEÇEN BUDUR, AMA 18 SENEDİR SÜRDÜRDÜĞÜ ERKEKSİ TAVRA HALEL GETİRİR!...
AKP’nin demokrasiye işlerlik ve kolaylık kazandırma iddiasıyla Milletin önüne getirip oylattığı, ANAYASA VE YENİ HUKUK SİSTEMİ VE CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ, AN İTİBARIYLA AYAĞINA DOLANAN DERT HALİNE GELMİŞTİR.
Türk siyaset ve demokrasi hayatı AKP sayesinde yeni bir hukuki çıkmazla karşı karşıyadır. AKP, daha önce karşılaştığı “çıkmaz sokak”ı, dünyada eşi, emsali görülmemiş bir ucube olan CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ ile çözmek istemiş; bu konu için Anayasa ve hukuk sistemini değiştirmiş, yanına aldığı MHP desteğiyle de %51’i aşarak açmazı açmış, çıkmazdan çıkmıştı.
Şu an kendi getirdiği SİSTEM kendisini yine bir açmaza, çıkmaz sokağa sürükledi.
Türk siyaseti bu anlamda hukuki açmazla karşı karşıyadır.
Aslında açmazda olan, çıkmaz sokağa dalan AKP’nin kendisidir… Bakalım şimdi ne FORMÜL BULACAK? Akıllarından neler geçiyor merak içerisindeyim.
Bu kendince/kendimce yorumları yaparak sizlerle paylaşma gayreti içinde olduğum şu 8-10 günlük süre içinde yapıldığı söylenen ve açıklanan muhtelif anketler ve bu anketlere dayalı birçok yorum medyaya ve siyasetin ortasına düşürüldü. Bunlardan benim anladığım sonuç (daha doğrusu bu anketlerle anlatılan) özetle şudur; Cumhur İttifakı neredeyse ve zorlasa %55-56 oylara ulaşacak güçtedir. (AKP oy kaybetmiyor, %43-44’leri bulacak gibi, MHP’de baraj problemi gözükmüyor %11-12 oy alacak gibi) Yani Cumhur, biraz zorlasa yine aynı sistemle kazanacaktır… İddialar (veya algı çalışması) bu yönde. Aynı iddiaların sahipleri İYİ Partiyi baraj altı, CHP’yi de %22-23’lerde göstermekteler. Yani oyunu yükselten %25’leri aşarak %30’lara dayanan bir CHP’nin ve barajı aşıp, mesela %13-14 oy alabilecek bir İYİ Parti’nin hayal olduğu algısı üzerine yoğunlaştırılmış bir çalışma… Aynı çalışmalar, “Gelecek” ve “DEVA”nın neticeyi tayinde bir kıymet i harbiye ifade etmeyeceğini vurguluyor.
Bu gerçek mi, bir algı çalışması mı? Yakında kokusu çıkar… Önemli olan ve bir algı çalışması ise kandırılmak istenen veya gaza getirilmek istenen hedef neresidir? Eğer bunlar doğru ise, yukarıda yaptığımız analiz ve NETİCEYE dair görüşlerimizin tersi olacak demektir. Yaşayıp göreceğiz.
Son üç beş gün içinde bir başka tiyatroyu daha seyreder olduk. Gerçekten de ülkede peşpeşe yaşanan olaylar, siyasetin tarafı ve oyuncusu olan kişi ve partilerin ne yapmaya çalıştıkları; ya da siyasi algı operasyonu meraklısı olup da siyaset aktörlerini elinde avucunda oynatmaya alışmış odakların yeni sahneledikleri oyunları hayretle izliyoruz…Başımız dönüyor.
Abdullah Gül, Babacan ve Davutoğlu MHP okçularının hedefine oturtuldu. Tayyip Bey’e “ihanet”lerinin hesabını MHP’liler sorguluyor. Türkiye’de değil dünyada bile görülmedik bir durum… Davutoğlu iktidar kapısının sadakat ehli gazetecilerince Akit TV’ye çıkarılıyor, Bahçeli “baraj düşsün, Siyasi Partiler Kanunu değişsin” diyor. Biz Anayasa böyle olmaz, bu %50’li sistem sakıncalı, bu sistemle ülke zarar görür diyorduk, onlar bu sistem ülkeyi zıplatacak diyorlardı…
Süleyman Bey’in “dün dündür, bugün bugündür” lafı çok masum kaldı. Bunların hepsi yanar döner oldu!...